İçeriğe geç

Engellilik modelleri nelerdir ?

Engellilik Modelleri Nelerdir? Farklı Yaklaşımlar Üzerine Bir Karşılaştırma

Engellilik, toplumun her kesiminde farklı şekillerde algılanan ve tanımlanan bir olgudur. Ancak bu algılar zamanla değişmiş, toplumların bu konuda geliştirdiği yaklaşımlar da evrilmiştir. Engelliliğe bakış açımız, sadece bireylerin hayatlarını değil, toplumsal yapıyı da şekillendiriyor. Bugün, engelliliği anlamak için kullanılan çeşitli modeller var. Bu modellerin her biri, farklı bir bakış açısı sunuyor ve engelliliği bir “sorun” olarak ya da bir “toplumsal durum” olarak ele alıyor. Peki, bu modeller nelerdir ve birbirlerinden nasıl ayrılırlar? Hadi gelin, engelliliği nasıl gördüğümüzü daha derinlemesine inceleyelim.

Farklı açılardan bakmayı seven ve farklı fikirlerle tartışmayı seven biri olarak, bu yazıda engellilik modellerini ve bu modellerin toplumsal etkilerini objektif ve duygusal bir bakış açısıyla ele alacağım. Erkeklerin genellikle daha veri odaklı ve objektif bir yaklaşım sergilediği, kadınların ise toplumsal etkiler ve duygusal boyutlar üzerinde yoğunlaştığı bu tartışma, sizlere hem analitik hem de empatik bir bakış açısı sunacak.

Tıbbi Model: Engel Olarak Görmek

Tıbbi model, engelliliği genellikle bireyin bedensel ya da zihinsel bir kusuru olarak tanımlar. Bu model, engelliliği bir hastalık veya bozukluk olarak kabul eder ve tedavi edilmesi ya da iyileştirilmesi gereken bir durum olarak görür. Erkekler, genellikle daha objektif ve veriye dayalı bir bakış açısı geliştirdiklerinden, tıbbi modelin sunduğu çözüm odaklı yaklaşımı daha kolay kabul edebilirler. Bu modelde engellilik, “normal” duruma dönebilmek için yapılması gereken bir müdahale olarak görülür.

Ancak, bu modelin sınırlı yönleri de vardır. Çünkü yalnızca bireyi odak alarak, toplumsal engelleri görmezden gelir. “Engelli birey” sadece bir hasta olarak tanımlanır, toplumun ona sağladığı destek ve engeller göz ardı edilir.

Sosyal Model: Engel Toplumda

Sosyal model, engelliliği bireyin değil, toplumun bir sorunu olarak görür. Bu modele göre, engellilik toplumsal yapının bireyi dışlamasından kaynaklanır. Sosyal modelde engellilik, fiziksel ve sosyal çevrenin engelleri nedeniyle ortaya çıkar. Örneğin, kaldırımların yüksekliği, binaların erişilebilir olmaması veya toplumsal önyargılar, engelli bireylerin hayatlarını zorlaştırır. Kadınlar, genellikle toplumsal etkiler ve ilişkiler üzerine daha fazla odaklandıkları için, sosyal modelin sunduğu empatik bakış açısını benimsemeleri daha olasıdır. Bu model, engellilikle mücadele ederken yalnızca bireyi değil, toplumu da sorumlu tutar.

Sosyal modelin en büyük avantajı, engelliliği bir toplum sorunu olarak ele almasıdır. Bu, daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir toplum yaratmayı amaçlar. Ancak, sosyal model bazen çok geniş bir perspektife sahip olabilir ve bireysel çözümleri göz ardı edebilir.

Biyopsikososyal Model: İki Dünyanın Ortası

Biyopsikososyal model, engelliliği sadece biyolojik ya da toplumsal bir sorun olarak görmekle kalmaz, her iki unsuru da birleştirir. Bu model, engelliliği bireyin fiziksel ya da zihinsel durumuyla birlikte toplumsal faktörlerin de etkilediği bir durum olarak tanımlar. Erkekler, daha çok analitik düşüncelerle hareket ettikleri için, biyopsikososyal modelin sunduğu daha dengeli yaklaşımı genellikle daha fazla takdir edebilirler. Bu modelde, engelli bireylerin karşılaştığı engellerin yalnızca fiziksel değil, psikolojik ve sosyal yönleri de dikkate alınır.

Biyopsikososyal model, hem bireyin hem de çevrenin rolünü göz önünde bulundurarak engelliliği daha kapsamlı bir şekilde ele alır. Ancak bu modelin bir zorluğu, tüm bu farklı etmenlerin bir arada nasıl yönetileceğiyle ilgilidir. Her bireyin durumu farklı olduğu için, çözüm önerileri de oldukça özelleştirilmiş olmalıdır.

Haklar Modeli: Eşitlik ve Katılım

Haklar modeli, engelliliği, temel insan hakları ve eşitlik perspektifinden ele alır. Bu modelde engellilik, sadece bireysel bir durum değil, aynı zamanda bir haklar meselesi olarak görülür. Engelli bireyler, diğer tüm bireyler gibi eşit haklara sahip olmalı ve toplumsal hayata katılma hakkına sahip olmalıdır. Kadınlar, bu modelin duygusal ve toplumsal etkilerine daha fazla odaklanarak, engelliliği haklar perspektifinden ele alabilirler. Bu yaklaşım, engelli bireylerin toplumsal, kültürel ve ekonomik hayatın her alanına katılmalarını savunur.

Haklar modeli, engelli bireylerin seslerinin duyulmasını sağlar ve toplumsal farkındalık yaratmayı amaçlar. Ancak bazen bu modelin etkili olabilmesi için geniş çapta eğitim ve politik değişiklikler gerekebilir.

Sonuç: Modeller Arasındaki Dengeyi Bulmak

Engellilik modelleri, bir toplumun engelliliğe nasıl yaklaştığını, nasıl çözümler sunduğunu ve bu durumu nasıl anlamlandırdığını gösterir. Tıbbi model, engelliliği tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak görürken, sosyal model toplumsal engelleri vurgular. Biyopsikososyal model, her iki faktörü de birleştirerek dengeli bir yaklaşım sunar, haklar modeli ise engelliliği bir eşitlik ve haklar meselesi olarak ele alır.

Farklı modellerin her biri, farklı bakış açıları ve çözüm önerileri sunsa da, hepsinin ortak bir amacı vardır: Engelli bireylerin yaşam kalitesini arttırmak ve toplumun her bireyine eşit fırsatlar sunmak.

Peki ya siz? Engellilikle ilgili hangi modelin daha etkili olduğunu düşünüyorsunuz? Bu modellerin toplum üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yorumlarda fikirlerinizi paylaşarak tartışmaya katılın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
elexbett.net