İçeriğe geç

Doppelganger sendromu nedir ?

Doppelganger Sendromu Nedir?

Kayseri’nin arka sokaklarından birinde, bir kış günü yürürken bir anda durakladım. O anı hala hatırlıyorum: ayaklarım karın içinde, soğuk rüzgar yüzümü çarpıyordu. Evet, belki dışarıda soğuktu ama içimde bir sıcaklık vardı. Birden bir kadının silueti gözlerimin önüne geldi. Biraz daha dikkatlice baktım, sanki biri beni izliyordu. O anda içimi bir soğuk korku kapladı. Yavaşça döndüm, ama kimse yoktu. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Ama o an, o kadının görüntüsü, kafamdan gitmedi. Sanki bir yansıma gibiydi, bir başka ben… O an, ne olduğunu anlamasam da bir şey fark ettim. İşte, o zaman Doppelganger sendromu ne demek, tam olarak hissetmeye başladım.

Doppelganger Sendromu Nedir?

Doppelganger sendromu, insanın kendisini başka birisiyle tanıması, ya da daha korkutucu bir şekilde, sanki bir yabancı gibi hissetmesidir. Bu, gerçek anlamda bir psikolojik durumdur ve genellikle kendini tanımama hissiyle ilgilidir. Yani bir tür kimlik krizi gibi düşünebilirsiniz. Peki, bu bana neden oldu? Hani, bu tür şeyler normalde bir filmin konusu olur, gerçek hayatta pek rastlanmaz diye düşünürdüm ama o an, bana bir film gibi gelmişti. O kadının yüzü… Sanki, biri gelip onu benim yerime koymuş gibiydi.

Bir Gölgenin Ardında

O gün, yalnızca bir anlık bir halüsinasyon gibi gelmişti bana. Ama birkaç gün sonra, Kayseri’nin sessiz akşamlarında, yürüyüş yaparken bir kez daha aynı kadını gördüm. Bu defa, bir kafede oturuyordu. Yine, o aynı yüz, aynı bakış. O kadar tanıdık ama o kadar yabancıydı ki! İçimden “Bu olamaz!” diye bağırmak istedim, ama kendimi zor tuttum. O kadının bana benzemesi, her şeyin içinden geçtiği bir yansıma gibi hissettirdi. Birden, içimde kocaman bir boşluk hissettim. Kimseyi tanımıyordum ama bir yansıma vardı, bir başka ben… Başka bir hayat… Başka bir kadının gölgesi.

O anda, bir şeyin farkına vardım: bu sendrom, sanki kendi kimliğimi kaybetme korkusuydu. İnsan bazen bir yabancı gibi hissediyor, ama hiç kimse de ona yabancı değil. Tıpkı, bir insanın kendi gölgesini, birden tanımaması gibi. Yavaşça oturup, gözlerimi kapattım. Bu sendrom, belki de insanın en derin korkularından birini yansıtan bir şeydi. Kim olduğunu unutmak… Ya da, birinin seni unutmuş gibi davranması.

Bir Zihinsel Yolculuk

İçimde garip bir huzursuzluk vardı. Hala, o kadının yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Birkaç gün boyunca, Kayseri’de her köşe başında onu aradım. Bir çarşıda, bir parka gittim ama onu bulamadım. Her seferinde, o kadının bana benzerliğine takıldım. Onunla karşılaşınca bir garip hissetmeye başladım. Tıpkı bir parantez içinde kaybolmuş gibi… Kendimi tanıyamaz hale gelmiştim. Ama sonra düşündüm, belki de bu, herkesin içinde var olan bir his. Kimlik arayışı. İnsan bazen kayboluyor, bazen de kendi yansımasını arıyor. Aslında, bu sendrom sadece bir yansıma değil, aynı zamanda kendi iç yolculuğumun da bir parçasıydı.

Heyecan ve Korku Arasında

Bir gün, bir parkta yürürken, gözlerimi yere çevirdim ve kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Yavaşça kafamı kaldırdım. Ve yine, o kadının silueti… Ama bu kez, onunla konuşmak istedim. Onun kim olduğunu sormak… Bir yabancı, ama aynı zamanda tanıdık bir yüz… İçimde, bir korku ve bir heyecan vardı. O an, sadece yanına gitmek ve ne olduğunu anlamak istedim. Ama bir şey engelledi. Belki de o an, kimliğimi sorgulama zamanım değildi. O kadının kim olduğunu öğrenmek, kendimi bir adım daha kaybetmek gibi hissediyordum. Ve belki de o yüzden, ona yaklaşamadım.

Sonraki Günler

Bir hafta sonra, o kadını bir daha hiç görmedim. Bazen, kaybolan bir şeyi ararken, kaybolduğumuzu fark ederiz. Ve o kaybolan şey, kendimizi bulmamızı sağlayan bir yolculuğun başlangıcı olabilir. Benim için de öyleydi. O kadının, bana bir şey anlatmaya çalıştığını fark ettim. Hani bazen, hayat bizden bir şeyler almak isterken, aslında o şeyleri kendi iç yolculuğumuza dahil etmemiz gerekebilir. Yavaşça fark ettim ki, Doppelganger sendromu, sadece başka birinin yüzü değil, aynı zamanda kendi içimdeki belirsizlik ve kimlik arayışıydı.

Bu hikayeyi, bir kaybolmuşluk, bir kimlik arayışı olarak düşünmeyin. Bu, belki de her birimizin içinde kaybolan, kaybolmuş benliklerin var olduğu bir yolculuktu. Ve o an, o kadının silueti, bana içimdeki kaybolmuş benliği hatırlattı. Artık, her gün aynaya baktığımda, o kaybolan “ben”i bulamıyorum ama bir şekilde, onun varlığını hissedebiliyorum.

Sonuç Olarak

Doppelganger sendromu, sadece bir görüntüden ibaret değil. Bu, kimlik arayışının derinlerinde bir şeylerin kaybolmuşluğudur. Bir yansımanın ardından gelen korkudur. Kendi kimliğimizin bazen bize yabancı olmasıdır. Ama belki de en önemli şey, bu yolculukların bizi kendimize daha yakınlaştırmasıdır. Kim olduğumuzu sorgularken, bir yansıma, bir başka “biz”i görmemiz aslında hayatın bizim için hazırladığı küçük bir hatırlatmadır: Kendimizi bulmamız için kaybolmamız gerekebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
tulipbet giriş adresielexbett.netsplash